CHP’den yeni MYK ile ilk toplantı: Anayasa’yı tanımayan bir anlayışla, Anayasa değişikliğini konuşmayız
T24 Haber Merkezi
CHP Sözcüsü Deniz Yücel, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Genel Başkan seçilmesinin ardından yapılan ilk MYK toplantısının ardından yaptığı açıklamada, yeni Anayasa tartışmaları hakkında, “Anayasa’yı tanımayan, uygulamayan, açık hükümlerini yok sayan bir anlayışla Anayasa değişikliğini konuşmayız ve tartışmayız” dedi.
CHP’nin yeni sözcüsü Deniz Yücel, Özgür Özel Genel Başkanlığında ilk MYK toplantısı sonrası basın açıklaması düzenledi, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Yücel, CHP PM ve YDK üyelerinin İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yakın isimler olarak seçildiğin iddiasını kesin olarak reddederken, “CHP PM ya da YDK üyeleri bir kişiye yakınlığı ile ya da uzaklığı ile belirlenmedi. Biz sandık koyduk. Mahallelerden itibaren… Ve bu PM ile YDK üyelerimiz, CHP örgütünün iradesi sonucunda seçildi” diye konuştu.
Yücel, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “ittifaka kapıyı kapattı” şeklinde yorumlanan açıklamasıyla ilgili olarak da, “Geçmişte ittifak yaptığımız partilerle iletişimimizi sürdürüyoruz, ittifaka kapımızı kapatmadık, kapatmayız. Bunun bir alışverişe ya da pazarlığa dönmesine karşıyız. Sayın Akşener’in bu konuda birtakım keskin açıklalamarı oldu. Olabilir, daha yerel seçim takvimi açıklanmadı. Biz hem kazanmak için hem de ittifak yapacağımız partilerin kazanması için, demokrasinin kazanması için gereken her türlü adımı da atarız, bu konuda atılacak adımlara da kapımız her zaman açıktır” diye konuştu.
Yücel’in açıklamaları şöyle:
“Kurultay, demokrasi şöleni havasındaydı”
Geçtiğimiz hafta ülkemizin ve partimizin kurucu lideri, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümüydü.
Sizin aracılığınızla bir kez daha Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü, saygı, rahmet ve özlemle anıyoruz.
Türk milleti genci yaşlısı, kadını erkeğiyle gerek Anıtkabir’de gerekse Dolmabahçe’de Atatürk’e bağlılığını bir kez daha göstermiştir.
29 Ekim’de meydanları dolduran milyonlar, 10 Kasım sabahı da arabalarını durdurup siren sesleri arasında, Büyük Önderimizi hak ettiği gibi, dimdik ayakta selamlamış, anmıştır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, 4-5 Kasım tarihlerinde, 38’inci Olağan Kurultayımızı gerçekleştirdik.
Kurultayımız pek çok siyasi partiye örnek olacak şekilde bir demokrasi şöleni havasında geçti.
Demokrasiyi tabandan tavana özümsemiş bir parti olarak delegelerimizin oyları ile 8’inci Genel Başkanımızı, Parti Meclisimizi ve Yüksek Disiplin Kurulu üyelerimizi seçtik. YDK Başkan ve Başkanvekili seçiminde de yine eşit temsil esasına uyulmuştur.
7’inci Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ülkemize ve partimize önemli kazanımlar sağladı.
Kendisine hem partimiz, hem şahsım, hem de ülkem adına bir kez daha teşekkürü borç biliyorum.
Kendisi “adalet” için verdiği büyük mücadeleyle, demokrasiye bağlılığıyla, CHP’yi toplumun tüm kesimleriyle buluşturmaya dönük adımlarıyla ve 2019 yerel seçimlerinde başarıya ulaşan birleştirici politikalarıyla her zaman gönüllerimizdeki kıymetli yerini koruyacaktır.
8’inci Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel başkanlığında, cumartesi günü ilk Parti Meclisi toplantımızı yaptık.
Bu toplantıda da 24 kişilik Merkez Yönetim Kurulumuz belirlendi.
Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel, Merkez Yönetim Kurulundaki görev dağılımını kamuoyuyla paylaştı.
Merkez Yönetim Kurulumuz, idari işlerden sorumlu genel başkan yardımcıları ile “Gölge Kabine” dediğimiz, mevcut hükümet sistemine karşılık gelen Genel Başkan yardımcılarından oluşuyor.
Bu kısmı biraz açacak olursak; idari işlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcılarımız ağırlık olarak parti yönetimiyle, “Gölge Kabine” dediğimiz yapı ise, dünyada sol-sosyal demokrat partilerde olduğu gibi ilgili bakanlıkları takip eden, denetleyen, gerektiği takdirde yapıcı muhalefet yapan, siyaset üreten bir yapı.
“Gölge bakanların yarısı kadın”
Şunun altını çizmek istiyorum, Recep Tayyip Erdoğan kabinesinde 18 bakandan 17’si erkek, yalnız 1 kadın var.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin MYK’sında yer alan 18 Gölge Bakanın 9’u kadın, 9’u erkek.
Cumhuriyet Halk Partisi tüm kadroları ile Türkiye’yi yönetmeye ve sorunları bir bir çözmeye talip bir parti…
Kadın-erkek eşitliğindeki hassasiyetimiz, tamamı alanında uzman kişilerden oluşan yetkin, genç, dinamik, inançlı ve kararlı kadrolarımız da bunun en somut göstergesi…
Bugün ilk MYK toplantımıza, Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in sunumuyla başladık. Elbette ki ülke gündemine dair değerlendirmelerimiz oldu. Bunun yanında, yaklaşan Yerel Seçimlerle ilgili olarak partimizin izleyeceği yol ve yöntemleri de konuştuk.
Bugün MYK’da İsrail – Filistin meselesi de görüşüldü. Bu konuyla ilgili birazdan detaylı açıklama yapacağım. Ancak yeri gelmişken bir hususu paylaşmak istiyorum. Genel Başkanımız Kurultay Sürecinde etkili bir dış politika izleyeceğimizi söylemişti.
Acil bir başka gündem çıkmaz ise Genel Başkanımız Sayın Özgür ÖZEL, İlk yurt dışı ziyaretini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine, ikincisi ise Can Azerbaycan’a gerçekleştirmeyi düşünüyor.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak önümüzdeki süreçte bütün açıklığımız ve samimiyetimizle halkımızın yanında çok daha fazla olacağız.
Hatay açıklaması
Sayın Genel Başkanımız, söz verdiği gibi dün, depremin yıktığı, acılarla ve kayıplarla yoğrulan Hatay’daydı…
“Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Hatay benim şahsi meselemdir’ sözünü bir kez daha hatırlattı.
Son genel başkan olarak ben de diyorum ki bundan sonra Hatay benim şahsi meselemdir” diyerek Hatay’ın sorunlarının bir bir çözülmesi için büyük çaba sarfedeceğinin mesajını verdi.
Biz de tüm CHP’liler olarak ilk ve son genel başkanlarımız gibi Hatay’ın şahsi meselemiz olduğunu bir kez daha bu kürsüden vurguluyoruz.
Türlü medeniyetlere ev sahipliği yapmış bu kadim kentin yaralarının bir bir sarıldığı, tüm zenginliklerinin korunduğu ve insanlarımızın güven içerisinde barınabilecekleri konutların yapıldığı bir süreci her birlikte inşa edeceğiz.
Hatay halkının yanında olmaya, onlara verdiğimiz sözleri tutmaya devam edeceğiz.
Ülkemizde nerde sorun varsa bir Cumhuriyet Halk Partiliyi orada göreceğinizden şüpheniz olmasın.
Sivil toplumun, sendikaların, gençlerin, kadınların, öğrencilerin, eğitimcilerin, sağlık çalışanlarının, işçinin, emeklinin, memurun, esnafın kısacası tüm halkımızın yanında olacağız.
Öncülük yapmamız istenen alanlarda asla geride durmayacağız…
Demokrasi ve hukuk çerçevesinde yapılan ve destek beklenen her eylemde de destek bekleyenlerin yanlarında olacağız…
Egemenlik yetkisini milletimiz adına kullanan TBMM’nin, yani milletimizin kısıtlanan yetkileri için, şeffaflık ve hesap sorulabilirlik için çalışacağız.
Ekonomiyi gündemden düşürmek için çaba harcayan iktidara karşı; hayat pahalılığını, yüksek enflasyonu, her hafta artan fiyatları, 8 liraya yükselen ekmeği konuşacağız, konuşturacağız.
“KYK’lardaki sorunları da konuşacağız”
KYK’lardaki sorunları da konuşacağız. Devletin yurtlarındaki durum içler acısı… Sosyal devlet tamamen yok edildi. Çocuklarımız tarikatların kucağına bırakılıyor. Beslenmeden anladıkları kurtlu yemekler… Barınmadan anladıkları, çocukları yer yataklarına mahkum etmekten ibaret… Güvenlikten anladıkları, kontrol edilmeyen, bakımı yapılmayan ve evlatlarımızın canına mal olan asansörler…
Emekli Çiftçilerimizin, ÇKS sistemine kayıtlı olanlara ödenecek olan 5 bin TL’lik ikramiyeden mahrum bırakılması dolayısıyla, CHP olarak Anayasa Mahkemesine başvurumuzu yaptık. Çiftçilerimiz girdi maliyetleri nedeniyle zor günler geçiriyorlar. Bu ücretlerin verilmesi onlara az da olsa nefes aldıracaktır.
İç politikada, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına yakışmayacak böyle konularla uğraşırken dış politikamız da, ne yazık ki bundan farklı değil…
Ortadoğu’da, yanı başımızda bir insanlık dramı yaşanıyor. İsrail’in Gazze saldırılarında ölü sayısı 11 bini aştı. Binlerce çocuk can verdi. Hastaneler, ambulanslar, mülteci kampları hedef alınıyor. Evler vuruluyor, siviller hayatını kaybediyor.
Bu saldırıların durdurulması için tavır almak herkesin insanlık görevidir. Ancak bu saldırıların HAMAS’ın bir gece sivillere yönelik yaptığı saldırılarla başladığını da unutmamak gerekir. Diğer yandan Batı dünyası sivil ölümlerini görmezden gelmekte ve sadece İsrail’in tek taraflı söylemlerini ön plana çıkarmaktadır.
Bu durum asla kabul edilemez. Batılı devletler İsrail’i koruyup kollarken, Türkiye’deki tek adam, dış politikayı iç politika malzemesi yapabilmek için, din ve mezhep odaklı bir hale getirdiğinden Türkiye dünyada etkisizleşmiştir.
Uluslararası bir sorunda arabulucu ya da garantör olmak isteyen bir ülkenin tüm taraflarla uluslararası hukuk ve diplomasi kuralları çerçevesinde iyi ilişkilere sahip olması gerekir.
Oysaki Erdoğan yönetimi, uzun zamandır bu sağduyuyu ve insicamı dış politikada yitirmiştir. Bu da sürekli gelgitlere, çelişkili ve tutarsız durumlara ve ülkemiz için güven ve itibar kaybına dönüşen bir algıya neden olmaktadır.
Dün “darbeci” dediği Sisi ile bugün görüşen Erdoğan, dün “Katil” dediği Esad’la aynı aile fotoğrafında yer alıyor.
Üstelik bu tutarsız dış politikayı sürekli seçim malzemesi haline getiriyor.
2019’da “Binali’ye mi oy vereceksiniz Sisi’ye mi ?” diyerek meydan meydan dolaşan Erdoğan’ın kime oy verdiğini Riyad’taki fotoğraftan öğrenmiş olduk.
Cumhuriyetin 100’üncü yılında Gazze mitingi yapan Erdoğan’ın Mart ayında yapılacak Yerel Seçimlere kadar bu Filistin’de yaşanan insanlık dramını, sivil ölümlerini iç politika malzemesi yapacağı da aşikârdır…
Biz CHP olarak Erdoğan gibi tutarsız, kimliksiz, sürekli bir yerlerden mesaj bekleyerek dış politika üretmiyoruz.
7 Ekim’de söyledik. Bir aydır vurguluyoruz. Biz Filistin’in ve Filistinlilerin yanındayız.
Protesto Anayasal bir haktır. Filistin’de yaşananları eleştirmekten, oradaki insanlık dramına karşı ses yükseltmekten daha doğal bir şey olamaz.
Ancak tepki, doğru ve tutarlı dış politika ile koyulur. İşyerlerini kapatmak, yerli kahve ikram etmek, sokaklara kola dökmekle hiçbir yere varamayız.
“Anayasa, maalesef yargı eliyle açık biçimde ihlal edilmiştir”
Gelelim en sıcak gündeme. Bir devlet krizi yaşıyoruz.
Geçen hafta Yüksek Yargı organları arasında yaşananlar basit bir yargı krizi olarak nitelendirilemez.
Anayasa, maalesef yargı eliyle açık biçimde ihlal edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’ne ve Yüce Meclis’e had bildirmeye varan açıklamalar yapıldı.
Yüksek yargı organları arasında restleşmeye, hatta hesaplaşmaya tanıklık ettik.
Yargıtay 3. Ceza Dairesinin, AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması asla kabul edilemez.
Yargıtay 3. Ceza Dairesinin geçen hafta verdiği karar, bir utanç vesikasıdır, Türkiye’de hiçbir vatandaşın hukuk güvenliğinin kalmadığı anlamına gelmektedir.
Bu, kuvvetler ayrılığını, hukukun üstünlüğünü, mahkemelerin bağımsızlığını yok etme girişimidir.
Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk devletidir, devletin de, mahkemelerin de meşruiyet kaynağı Anayasadır.
Anayasa’nın 153. maddesine göre Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.
Hatay Milletvekili Can Atalay’ın “Seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı” ile “Kişi hürriyeti ve güvenliği” hakları ihlal edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin kararı Anayasaya uygundur.
Anayasa Mahkemesinin benzer olaylardaki içtihatlarına uygundur.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin benzer olaylardaki içtihatlarına uygundur.
Geçen hafta yaşanan bu olayla, çok net bir şekilde görülmüştür ki, AKP’nin 21 yıl içinde çürüttüğü yargı kurumu artık çatırdamaya başlamıştır.
Türkiye uzun süredir ciddi bir ekonomik kriz yaşamaktadır, şimdi buna yargı ve devlet krizi eklenmiştir.
Yargıyı siyasallaştırmak kimseye fayda sağlamaz. Adaletin olmadığı yerde iktidar sahipleri dahil, kimse güven değildir.
Ne yazık ki, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, bu süreçte çok kötü ve başarısız bir sınav vermiştir.
Yüksek yargıda yaşanan bu devlet krizini görüşmek üzere TBMM’de Danışma Kurulu Toplantısının yapılmamış olması,
Daha doğrusu bir yerden gelen talimatla bu toplantının gündeme bile alınmamış olması demokrasimiz adına kaygı vericidir.
Konuşamazsak, tartışamazsak, sorunları çözme konusunda istişare kültürünü, arka kapı diplomasisini işletemezsek, hele de halkımızın bize vermiş olduğu yetkinin ve görevin gereklerini meclis olarak yapmazsak bu halk, bu millet bunu asla unutmaz.
Adalet Bakanı’na tepki
Adalet Bakanı’nın (ki ben ona Talimat Bakanı diyorum), hukukla ilgisi olmayan, konuyu tamamen saptıran, AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın açıklamalarına göre değişkenlik gösteren sözlerini dikkate almaya bile gerek yoktur.
Adalet Bakanı, bizim genel kuruldaki adalet nöbetimizi de eleştirmiş….
Evrensel hukuk normlarını görmezden gelen, kuvvetler ayrılığını ihlal eden bu kişi ile “Adalet” için yaptığımız eylemlerin türünü konuşacak değiliz.
Haftalardır görüyoruz.
Tolga Şardan, Barış Pehlivan, Can Atalay…
En temel hak talepleri, basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü; soruşturmalar, ceza davaları ve hukuka aykırı yargı kararları ile engelleniyor.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak adaletten, hukukun üstünlüğünden, Anayasa’dan tarafız. Herkes bunu böyle bilmeli!
Anayasa’ya ve TBMM iradesine yapılmak istenen bu darbe girişimine karşı 5 gündür Meclis Genel Kurulu’nda adalet nöbetindeyiz.
Biz Cumhuriyet Halk Partililer olarak ülkenin hiçbir sorununa kayıtsız kalmayacağız.
Tepkilerimizi en etkin yöntemlerle ortaya koyacağız.
Değişen, dönüşen, gençleşen, eşitliği öne çıkaran Özgür Özel’in Genel Başkanlığındaki Cumhuriyet Halk Partisi’ni izlemeye ve takip etmeye devam edin.
Sansürün olmadığı, gazetecilere baskı yapılamayan, herkesin soru sorabildiği bir ortamı oluşturmak için çaba harcayacağım.”
Soru – cevap
(Erdoğan’ın ‘hakem olacağım’ açıklaması) Anayasa ile yürütülen bir ülkede ve devletin kurumlarının uyumlu bir şekilde çalışmasını gözetmesi gereken Cumhurbaşkanı’nın bu olaya böyle müdahale etmesi kabul edilemez. Biz bir kabile devleti değiliz. Cumhurbaşkanı’nın hakemlik psikolojisine girmesi kabile devletlerini anımsatıyor. Yargıtay, olmayan bir yetkiyi kullanmıştır. Yargıtayın vermiş olduğu karar yok hükmündedir. Dolayısıyla Yargıtay gibi köklü bir tarihe sahip ve yüksek yargıçlardan oluşan bir kurumunun çıkardığı bu yargı krizini kendilerinin düzeltmesi gerekiyor. Yargıtay da dahil tüm yasama, yürütme, yargı organlarını bağlayan AYM kararını yok saymak, AYM yargıçlarını hedef göstermek, haklarında suç duyurusunda bulunmak kimsenin haddine değildir. Yargıtayın kendi çıkarması gereken krizi bir an önce düzeltmesi gerekir.
(Anayasa ve AYM yapısının değiştirilmesi tartışması) Anayasa’yı tanımayan, uygulamayan, açık hükümlerini yok sayan bir anlayışla Anayasa değişikliğini konuşmayız ve tartışmayız. Bu yapılanlar aslında bir senaryonun hayata geçirilmesinden ibaret. Gömlek baştan yanlış iliklendi. Can Atalay ile mahkumiyet kararı veren İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin AYM kararı kendisine bildirildiğinde gereğini yapması gerekiyordu. Ancak bir karar almadan, bir üst yazıyla Yargıtay’a gönderdi. Bu aslında bir senaryonun hayata geçirilmesi. Anayasa değişikliğini bir süredir gündeme getiren AK Parti ve Sayın Erdoğan, burada Anayasa tartışmasını belli bir noktaya çekip, istedikleri sonucu almanın hazırlığı içindeler. Ama biz Anayasa’yı tanımayan, açık hükümlerini yok sayan bir anlayışla bu tartışmalara girmeyiz. Hukuki çerçevede, toplumsal, siyasi çerçevede CHP olarak bu konuda gereken her türlü mücadeleyi gösteririz.
(Özgür Özel için ’emanetçi başkan’ tartışmaları) Bu yakıştırma, Özgür Özel’e de İmamoğlu’na da bir saygısızlık, hadsizliktir. CHP PM ya da YDK üyeleri bir kişiye yakınlığı ile ya da uzaklığı ile belirlenmedi. Biz sandık koyduk. Mahallelerden itibaren… Ve bu PM ile YDK üyelerimiz, CHP örgütünün iradesi sonucunda seçildi. İmamoğlu bizim 25 yıl sonra İBB’yi kazanan, çok başarılı bir belediye başkanımız. Ancak ne PM için ne YDK için bir kişiye yakınlık ya da uzaklığın bir kriter olmadığını kesin olarak söylüyorum.
(Yerel seçimler için önseçim yapılacak mı?) Yerel seçimde uygulanacak yol, yöntem değerlendirmesi oldu bugün. Önümüzdeki haftalarda yapılacak toplantılarda bu konular detaylı bir şekilde irdelenecek. Ön seçimin en demokratik yöntem olduğunu savunuyoruz. Ama önseçimle ilgil zamanlama açısından bir sıkışıklık var. Hakim denetiminde önseçim yaptığınızda, seçimlere 35 40 gün süre kalmış oluyor. Dolayısıyla şu anda önseçimin yapılıp yapılmaması veya CHP denetiminde temayül yoklaması yapılıp yapılmaması tartışılıyor. Özel, 81 il başkanı ile önümüzdeki günlerde toplantı yapacak ve beklenti ile talepleri dinleyecek. Örgütlerin görüşleri de dikkate alınarak doğru yöntem belirlenecek. Eğilim/temayül yoklaması da çok demokratik bir yöntemdir.
(Yerel seçimlerde ittifak) Geçmişte ittifak yaptığımız partilerle iletişimimizi sürdürüyoruz, ittifaka kapımızı kapatmadık, kapatmayız. Bunun bir alışverişe ya da pazarlığa dönmesine karşıyız. Sayın Akşener’in bu konuda birtakım keskin açıklalamarı oldu. Olabilir, daha yerel seçim takvimi açıklanmadı. Biz hem kazanmak için hem de ittifak yapacağımız partilerin kazanması için, demokrasinin kazanması için gereken her türlü adımı da atarız, bu konuda atılacak adımlara da kapımız her zaman açıktır.