Türkiye Marmara depremine yeterince hazır mı

AA

Türkiye, Himalayalar’dan Alplere uzanan kuşağında. Bilim otoritelerinin sürekli vurguladığı gibi, deprem değil, plansız ve ihmalci yapılaşma nedeniyle yıllardır onbinlerce insanımızı kaybettik, milyarlarca liralık milli servet kayba uğradı.

Şimdi de Türkiye, giderek yaklaşan ve çok tartışılan depremini bekliyor. Ancak bu bekleyiş, çaresiz olduğumuz anlamına gelmiyor.

Jeoloji Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Okan Tüysüz, Marmara Bölgesi’ni bekleyen deprem tehlikesini AA Analiz için kaleme aldı.

Türkiye, büyük Marmara depremine ne kadar hazır

Türkiye coğrafi konumu ve jeolojik yapısı nedeniyle dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkenin en önemli deprem kaynaklarından biri olan yaklaşık 1600 kilometre boyundaki Kuzey Anadolu Fayı Bingöl Karlıova’dan başlayarak batıya doğru Erzincan-Niksar-Tosya-Bolu yönünde uzanıyor. Bolu’dan batıya doğru kollara ayrılan fayın kuzey kolu Düzce ve Sakarya’dan geçerek İzmit Körfezi’nden denize giriyor ve Adalar açığından geçip Kumburgaz-Silivri-Tekirdağ açıklarından geçerek Mürefte’de tekrar karaya çıkıp Saros Körfezi’nden Kuzey Ege ve Yunanistan’a kadar uzanıyor. Ölçümlere göre bu kolda fayın 15-20 mm/yıl olan hareket hızı diğerlerine göre çok daha fazla ve bu nedenle de “Ana Kol” olarak adlandırılan bu kolda depremler daha sık oluyor. Bolu-Geyve-İznik Gölü’nden geçen güney kol ise Gemlik körfezinden Marmara suları altına girip sahile paralel uzanıyor. Erdek’te karaya çıkarak Edremit Körfezi’ne doğru uzanıyor. Bu kol da büyük depremler üretiyor ancak daha geniş zaman aralıklarıyla.

İstanbul’un deprem tarihi

Deprem biliminde genel kuraldır: Bir yerde geçmişte büyük bir deprem olmuş ise belli bir süre sonra orada yine benzer depremler olacaktır. Marmara için deprem tekrarlama aralığı dolmuştur ve her ne kadar zamanını belirlemek mümkün değilse de büyük deprem olasılığı yüksektir. Böyle bir deprem gerçekleştiği takdirde nerede ne kadar hasara yol açacağı da senaryolar vasıtası ile ortaya konmuştur. Bu senaryolarla ortaya konan durum pek de iç açıcı değildir. Olası bir depremde en büyük hasarı alması beklenen yerler Marmara Denizi kıyılarına en yakın alanlardır. Deprem ile mücadelenin altın kurallarında biri depremin en şiddetli olması beklenen yerlerde nüfusun ve sanayinin artırılmaması ve bunların tehlikenin yüksek olduğu alanların dışına taşınmasıdır. Ancak İstanbul’da ve Marmara çevresindeki diğer yerleşimlerde bu altın kurallar hiçe sayılmış, bunun sonucunda da en yoğun yerleşim ve sanayi, zemin koşulları en zayıf olan ve depremi oluşturması beklenen faylara en yakın konumdaki yerlerde yoğunlaşmıştır.

Depremin olası etkileri

Bir depremde bir bölgede ortaya çıkan sarsıntıyı etkileyen başlıca faktörler depremin büyüklüğü, derinliği, depremi oluşturan fayın türü; bulunulan yerin deprem odağına ve faya olan uzaklığı ve zemin koşullarıdır. Hasarı etkileyen ana faktör ise bu yapıların deprem sonucu ortaya çıkan sarsıntıya ve zemin koşullarına dayanabilecek nitelikte olmamasıdır. Deprem büyüklüğü ile hasar oranı arasında kıyaslama yapan istatistiklerde ortaya çıkan manzara ülkemizde deprem gerçeğini gözetmeden inşa edilen yapıların kalitesinin son derece düşük olduğunu açıkça ortaya koyuyor. 6 Şubat 2023 tarihinde aynı günde yaşanan 2 büyük depremde ortaya çıkan felaket de kentlerimizin ve yapılarımızın depreme ne kadar dirençsiz olduğunu ağır bir bedelle ortaya koymuştur. Nüfusumuzun artmasına ve kırsaldan kente göçün hızlanmasına bağlı olarak 1950’li yıllardan bu yana giderek ivmelenen plansız kentleşme ve bir türlü gelişmiş ülkeler seviyesine çıkartılamayan yapı işçiliği ve denetimi, deprem dirençsiz kent sorununun kar topu gibi giderek büyümesini sağlarken büyük ölçüde siyasi beklentilerle çıkartılan onlarca imar affı da afet dirençsiz yapıları önlemek bir yana aksine teşvik eden bir unsur olmuştur. Bugün gelinen noktada İstanbul’da 1 milyon 120 bin binanın en azından 700 bin tanesinin olası bir depremde hasar alacağı, bunların 70 ila 80 bin tanesinin ise ya çökeceği ya da çok ağır hasar alacağı bilinmekte ise de bilhassa ülkemizin içinde bulunduğu zor ekonomik koşullar altında bu büyük sorunun nasıl ve ne sürede aşılabileceği konusunda toplumda güven oluşturan ve inanılan bir yol haritası oluşturulamamıştır.

Sadece İstanbul etkilenmeyecek

Marmara içerisinde olacak büyük bir deprem sadece İstanbul’u değil Marmara Bölgesi’ndeki hemen hemen tüm yerleşim birimlerini etkileyecektir. Bu tür bir depremin olası etkileri farklı araştırmacılar tarafından ortaya konmuştur. Okan Tüysüz ve Korhan Erturaç tarafından hazırlanan aşağıdaki haritanın ortasında siyah ile gösterilen çizgi, kırılması beklenen fayı gösterir. En kötü senaryoda bu fayın 7,5 civarı bir deprem üretmesi bekleniyor. Haritada siyah (Şiddet 10) ve kırmızı (Şiddet 9) ile gösterilen alanlar depremde en büyük sarsıntıyı dolayısı ile de en büyük hasarı yaşaması beklenen yerleri gösteriyor. Turuncu renk bir derece daha zayıf şiddeti ifade eder. Olası depremde en yoğun sarsıntının bu iki renk ile gösterilen alanlarda yaşanacağı öngörülebilir. Sarı, mavi ve yeşil alanlar giderek azalan şiddet dağılımını gösterir. Bu bölgelerde ise çok kötü inşa edilmiş yapılarda orta-zayıf hasar beklenebilir. Haritanın sağında hangi rengin hangi şiddete (büyüklüğe değil) karşılık geldiği gösteriliyor.

Depreme karşı yol haritasında güvenilir biçimde yol almak önemli

Deprem dirençli yerleşimlerin oluşturulması amacıyla yapılan çok sayıda rapor ve bilimsel araştırma vardır. Bunlardan en önemlilerinden biri olan Ulusal Deprem Stratejisi Eylem Planı (UDSEP) “Depremlerin neden olabilecekleri fiziksel, ekonomik, sosyal, çevresel ve politik zarar ve kayıpları önlemek veya etkilerini azaltmak ve depreme dirençli, güvenli, hazırlıklı ve sürdürülebilir yeni yaşam çevreleri oluşturmak” amacıyla hazırlanmıştır[1]. Ancak 2023 depremlerinde yaşanan büyük felaket 2012-2023 dönemini kapsayan bu planın hedeflediği sürede amaçlarına ulaşamadığını açıkça göstermiştir. Deprem dirençli bir toplum, deprem dirençli yerleşimler oluşturma hedefine nasıl ulaşılacağı yönünde yol haritaları oldukça fazladır. 2020 ve 2023 depremlerinden sonra TBMM de kurulan araştırma komisyonu raporları yüzlerce madde ile gidilecek yol haritalarını çizmiştir. Sorun yol haritasında değil, çizilen haritada güvenilir biçimde yol almaktadır.

[Prof. Dr. Okan Tüysüz, Bilim Akademisi Üyesi, Jeoloji Yüksek Mühendisi]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir